Diş Çürükleri

Bu hastalık, diş minesinin ve fildişi tabakasının enfeksiyonu, yumuşaması ve bütünlüğünün düzensiz, çok biçimli olarak bozulmasıdır. Çürük, dişözüne ulaşabilir ve sırasıyla iltihap, irinleşme ve kangrene (bunlar sonradan diş çevresi dokulara da yayılabilirler) yolaçar. Diş çürüğü bir uygarlık hastalığıdır. Gerçekten, diş çürüğünün insanlık tarihinde tehlikeli oranlarda ortaya çıkması, uygarlığın gelişmesiyle birlikte daha özenli besinler hazırlanmasıyla başladı. Besinlerin kimyasal ve mekanik olarak hazırlanmalarından bu yana, tahriş edici bileşimler dişleri doğrudan doğruya etkilemektedirler. Ayrıca, kısmi olarak parçalanmış besinlerin ara ürünleri, ağız ortamını değiştirmekte ve dişlerin yıkımına yolaçan zararlı mikroplar için besleyici madde oluşturmaktadırlar.

NEDENLER

Uzun yıllar boyunca araştırmacılar, diş çürüğünün nedenini araştırdıklarını söylediler; ama çalışmalarının sonunda, tek bir neden bulma umutları günden güne azaldı. Günümüzde, diş çürüğünün çok çeşitli nedenleri olan bir hastalık olduğu görüşü kabul edilmektedir.

Genel nedenler

Çok yaygın bir kanının tersine, diş çürüğü kalıtımsal bir hastalık değildir; ama ortalama olarak Kuzey Avrupalılarda, Akdenizlilere oranla daha çok diş çürüğüne raslandığı söylenebilir. Bu bir bakıma, besinlerden D vitamini yapımını ve kalsiyum çökmesini kolaylaştıran güneşli ortam ile açıklanabilir. Ama daha çok, beslenme alışkanlıklarının rolü önemlidir.

Jeolojik etki

Killi topraklı bölgelerde yaşayan kişilerde diş çürükleri, kireçli topraklı bölgelerde yaşayanlardan daha sık görülmektedir.

Cinsin etkisi

Önemsizdir. Kadınlar, özellikle güzellik kaygısıyla, dişlerinin durumuna genellikle daha çok önem verirler. Dolayısıyle, kadınlarda diş çürüklerinin daha az görülmesinin, cinse bağlı olmaktan çok, diş koruma kurallarına uymaya bağlı olduğu söylenebilir. Bu arada gebelik, çürüklerin oluşumunda rol oynayabilen metabolizma bozukluklarına yolaçar.

Hastalığa bağlı nedenler İç zehirlenmeler

Sözgelimi şeker hastalığı, dişeti ve diş düzeyinde tepkilere, özellikle de kök boynunda hızla yayılabilen çok sayıda çürüklere yolaçar. Bununla birlikte ensülinle ya da besin ayarlamasıyla şekeri dengelenmiş hastalarda, diş çürüklerinin ortaya çıkma oranı, sağlıklı insanlardakiyle aynıdır.

Meslek zehirlenmeleri

En iyi bilinenler arasında asit buharlarının çürük yapıcı rolünü ve pastacılarda diş çürüklerini saymak gerekir.

Hastalık durumları

Morfin zehirlenmesi sırasında, ciddi genel durum bozukluklarına bağlı olduğu sanılan çürükler saptanır. Çocuklarda süreğen sindirim bozuklukları ve ishaller de çürüklere neden olabilir. Veremlilerde diş çürüklerinin belirmesinin, hastalığın kendisinden çok tedavisine bağlı olduğu sanılmaktadır.

Yerel nedenler

Diş çürüğünün başlamasında ve gelişmesinde başlıca rolü oynarlar. Özellikle fazla karbonhidrat ve şeker verilerek beslenme düzeni değiştirilen hayvanlarda, diş çürükleri oluştuğu saptanır.

Dişin yapısal durumu

Dişlerin bileşimi ve yapısı diş çürüklerinin gelişmesini elverişli kılabilir. Genel olarak parlak ve sarı dişlerde, çok beyaz, grimsi ya da çok saydam olanlardan daha az çürük görülür.

Gelişme bozukluğu ve gelişme kusuru, gibi önceden varolan bozunlar da, çürüğün belirmesini kolaylaştırabilir.

Dişin dayanıksızlığı kalıtımsal bir nedene bağlanabilir; ama bu, çürüğün kalıtımsal bir hastalık olduğu anlamına gelmez.

Ağız ortamı

Ağız ortamı, ayrı cinsten öğelerin karşılaşma yeridir: Tükürük, zengin bir mikrop örtüsü; mineraller; enzimler; besin artıkları. Bu etmenlerin karşılıklı etkileşmeleri, diş çürüklerinin oluşumunda temel ve tartışılmaz bir rol oynar.

Mikrop örtüsü

Diş çürüğünde çok sayıda etken ortaya çıkarılmıştır. En sık görülenler laktobasiller, streptokoklar ve ağız spiroketleri (leptotrix buccalis) ve mantarlardır. Bununla birlikte, günümüzde hâlâ, ağzın mikrop örtüsünü oluşturan çeşitli canlı etkenlerin (bakteri, v.b.) çürüğün oluşmasındaki önemleri bilinmemektedir. Ama streptokoklar arasında S. mutans grubunun çürüğe yolaçıcı etken rolü kesinlikle ortaya konmuştur. Diş yüzeyine mikropların yerleşmesi, çürüğün ortaya çıkmasında temel bir noktadır. Bu yerleşme, minenin minerallerinden arındırılmasına, dolayısıyle çürüğün gelişmesinin ilk evresine yolaçar.

Çürüklerin oluşumu sürecinde.2 özel noktanın üstünde durmak gerekir:

— mikroptan arındırılmış bir yerde fare yetiştiren ve hayvanda diş çürüğü gelişmediğini saptayan Orland’ın kesinlikle kanıtladığı gibi, bakteri yokluğunda çürük olmaması;

— ağız boşluğunda mayalanabilir glüsitlerin (şekerlerin) bulunması.

Ayrıca, ağzın mikrop örtüsünde, günümüzün bilgileri ışığında çürük sürecine doğrudan bağlı değil gibi görünen streptokoklar (S. sanguis, v.b.) da bulunur. Laktobasillerin rolleri tartışmalıdır; çünkü, diş örtüsünde çok az bulunmaları ile birçok çürük odağı taşıyan kişilerin tükürüklerinde çok sayıda bulunmaları arasında, gözle görülür bir çelişki vardır.

Diş plağının oluşması

1898′de Black’in «mikrobik jelatin plak» adıyla tanımladığı bu oluşum, o tarihten bu yana birçok incelemeye konu olmuş ve çok sayıda araştırmacının ilgisini çekmiştir.

Yapısı

Bakteri birikimi, dişlerin yüzeylerine yapışan ve 2 fırçalama arasında çabucak yenilenen bir çökelektir. Hücrelerarası öğeler ve bir sıvı (tükürük)

kapsayan, hücresel bir doku yapısındadır. Çürüğün gelişmesi için gerekli mikrop örtüsünün yerleşme yeridir.

Rolü

Diş plağının mayalaşma sistemi şekerleri yapmayı, depolamayı ve çürük yapıcı asitlere indirgemeyi sağlar. Plağın çürük yapıcılığı pH’ma, yani asitlik derecesine göre değişir. Asit ortamda diş plağı, minenin minerallerini sökücü etki yapar, dolayısıyle de diş çürüğünü kolaylaştırır. Nötr ya da alkali ortamda, tükürüğün kireç tuzları çöke-lirler ve diş plağı, diş taşının, sonuç olarak da diş etlerinde ve dişlerin destek dokularında hastalıkların ortaya çıkmasında rol oynar.

Beslenme

Bütün Avrupa ülkelerinde, savaş yılları sırasında eksik beslenme, diş çürüklerinde önemli bir azalmaya yolaçmıştır. Çürük oluşumunu desteklemeyen bütün beslenme rejimlerinin ortak özellikleri, şekerlerin ve bazı yemeklerin tümüyle kaldırılmış olmasıdır»

Karbonhidratların rolü

Moleküllerinin düzeni ve büyüklüğü çok değişik olan şekerlerin tümü, 3 öğe tarafından oluşturulmuşlardır: Karbon; hidrojen; oksijen.

Adi şeker (şekerkamışı şekeri; sakaroz) molekül ağırlığı 342, yapı öğeleri de glikoz ve früktoz gibi 2 monosakarit olan bir disakarittir.

Tahıllarda, patateste, hamur işlerinde, pirinçte, v.b. bulunan değişik nişastalar da şekerdirler; ama yalnızca glikozdan oluşmuşlardır ve molekül ağırlıkları birçok milyonu bulabilir. Sakaroza karşıt olarak, bu dev moleküller yavaş ayrışır ve mayalanırlar. Karbonhidratlar 2 değişik biçimde yıkılırlar: Ya «d» (dekstran) tipinde ya da «1» (levan) tipinde polimerleri (birçok şekerin birleşmesi) oluşturarak. Bu iki yolun ya da yıkım zincirinin önemleri farklıdır; 1-tipi, besin lokması ve tükürük ile ortadan kaldırıldığı halde, yüksek molekül ağırlıklı, erimez, yapışkan, çok yapışıcı olan d-tipi bir ökse gibi diş yüzeyine yapışır ve diş plağının oluşumuna katılır. Bu yapışıcı d-tipi, çürük yapıcı mikroplan sıkıca tutar ve böylece mikroplara, minenin minerallerini gidermeleri için zaman hazırlar. Dolayısıyle, şekerlerin diş yüzeyi ile temas süresi, çürüğün ortaya çıkma sürecinde temel etmenlerden biridir. Genç kişilerde dişlerin hızla bozulmasından, özellikle düşük molekül ağırlıklı karbonhidratların sorumlu olduğu, nişasta bakımından zengin besinlerin ise tersine, dişler için çok daha az zararlı olduğu kabul edilebilir.

Gelişmiş toplumlarda şeker tüketiminin arttığı tartışmasız bir olgudur. 1866′da Avrupa’da kişi başına yılda 18,7 kg olan şeker tüketimi, 1970′te Arnavutluk’ta 16,2 kg, İrlanda’da 62,9 kg olarak ortalama 39 kg’a yükselmiştir. İktisatçılar 1980′de şeker tüketiminin 100 milyon ton olacağını öngörmekte ve üretimin tüketim eğrisini izleyemeyeceğinden çekinmektedirler. Durum böyle olmakla birlikte, tüketilen şeker miktarı, çürüğün ortaya çıkmasına yolaçan nedenlerden en iyi bilineni ise de, tehlike, alınan miktardan çok, düzenli olarak karbonhidrat tüketmektedir. Yapışkan şekerlerin sık sık yenmesi, çürük sayısında artmaya yolaçmaktadır.

Sonuçlarsak, şekerlerin az tüketilmesi, dişlerin özenle temizlenmesi ölçüsünde yararlıdır. Bu durumda, dişler üstünde az çökelek oluşur, dolayısıyle de mikrop örtüsüyle kaplanmaları daha az oranda olur.

Çürüyen bir dişin çizimsel kesiti” ve beden üstündeki başlıca etkileri.

1. Mine.— 2. Çürüfe.— 3. Fildişi tabakası.— 4. Diş-özü.— 5. Toplardamar.— 6. Atardamar.— 7. Ölü dişözü.— 8. Sinir.— 9. Dişeti mukozası.— 10. Dişeti iltihabı.— 11. Diş-diş yuvası bağı.— 12. Seman — 13. Kök kanalı.— 14. Diş destek dokusu.— 15. Dişeti.— 16. Bağ demeti— 17. Diş yuvası.— 18. Kök ucu.— 19. Çene kemiği.— 20. Diş kökü kanalı.— 21. Çıkıntı.— 22. Taç parçası.— 23. Kök boynu.— 24. Kök.— 25. Apse.— Olası enfeksiyon odakları.— A. Kalp.— B. Akciğerler.— C. Eklemler.— D. Gözler — E. Mide.— F. Sinir sistemi.dis_curukleri1Proteinlerin rolü

Süt ve proteinleri ile öteki besinler, minenin eriyebilirliğini (yani yıkılma kolaylığını) azaltır; bu koruyucu etkinin, dişlerin özenle yıkanmasından sonra bile sürdüğü kanıtlanmıştır. Olay, sanki protein, yüzey tarafından geçici olarak emili-yormuş ve asit ile mine arasında bir engel gibi et-kiyormuş biçiminde geçmektedir.

Yağların rolü

Besinlerdeki yağlar hayvanlarda çürük düzeyini azaltırlar; ama insanda da aynı şeyi gerçekleştirdikleri kanıtlanamamıştır. Yağların (ya da lipitlerin) etki mekanizması bilinmemektedir; ama bir varsayım ileri sürülebilir: Bakterileri ve karbonhidratları çevreleyerek diş yüzeyinden ayrı tutmaları ya da minenin yüzeyinde su geçirmez bir koruyucu engel oluşturmaları olasılığı vardır.

Aslında zararlı olan, meyve sularının içilmesi değil, daha çok bu suların kullanılma biçimidir. Bir araştırmacılar grubu, bazı çok meyve yiyen, özellikle de portakal ve limon emen ya da bunları uzun süre dişleriyle temasta tutan kişilerde, niteleyici çürükler bulunduğunu ortaya koymuştur.

Dişözüne kadar ulaşan derinlemesine çürükler gibi gelişmiş bir çürükte, teşhis son derece kolaydır; ama klinik muayene ve röntgen muayenesinin bile kesin bir teşhis koymayı sağlamadığı başlangıç döneminde, çok güçtür.

Genel kural olarak, gelişiminin hemen başlangıcında olmayan ve dişözüne ulaşmamış bir çürük (yani yüzeysel bir çürük), sıcaklık değişiklikleri (sözgelimi sıcak ve soğuk sıvılar) ve şekerli besinlerin (çikolata, reçel, şeker) alınmasıyla şiddetlenen bir ağrı duygusuyla kendini belli eder. Bu evrede hasta, ağrı nedeniyle diş hekimine başvurur ve muayenede çoğunlukla sağlam görünüşlü, ama araştırma sondasının takılabileceği kahveren-gimsi bir odak oluşmuş bir diş görülür. Bu sonda muayenesi de hafif bir ağrıya yolaçabilir.

Röntgen filmi, çürüğün gelişme evresine göre az ya da çok önemli bir doku yıkımı görüntüsüyle teşhisi doğrular.

Teşhis ayrıca, ısı testleriyle (yani diş minesinin yüzeyi üstüne sıcak ya da soğuk uygulandığında ağrı tepkisiyle) de konulabilir; ama bu testlerin sonuçları kişiden kişiye değişik olduğu için, tamamlayıcı bir muayene olmaktan başka değerleri yoktur.

dişözüne kadar ulaşan derinlemesine çürüklerde, teşhisin nasıl konacağı, dişözü iltihapları bölümündeki dişözü hastalıkları konusunda incelenmiştir.

EVRÎM

Çürüme olayı bir kez başladı mı, kendiliğinden durmasına çok ender raslanır. Çürük hızla ilerler ve birbirini izleyen 3 evreden geçer.

Mine çürüğü ya da 1. derece çürük, yüzeysel tabakaya, yani mineye yerleşir. Sonra, fildişi tabakasına ulaşır ve ısı değişikliklerine, hattâ şekerli besinlerin yenilmesine karşı duyarlı olmaya başlar: Bu, 2. derece çürüktür. Bu devrede tedavi edilmezse, dişözüne ulaşarak derinlemesine ya da 3. derece çürüğü oluşturur. Özellikle bu evre çok ağrılıdır, çiğnemeyi ve beslenmeyi hemen hemen olanaksız kılar. Bu, halk arasında «diş sancısı» diye adlandırılan ivegen dişözü iltihabıdır (akut pülpit).

Evrimin son evresi, dişin destek dokularının enfeksiyonuyla birlikte dişözünün yozlaşması ya da dişözü doku ölümüdür. Böylece, diş hücresel bağ-dokusu iltihaplarının başlangıç evresini oluşturan süreğen dişözü iltihabına (ya da 4. derece çürüğe) ulaşılmış olur.

TEDAVİ

Koruyucu ya da iyileştirici olabilir.

Koruyucu tedavi

Çürüğü başlatan nedenlere yöneliktir: Bakteri birikimlerinin gelişmesine son derece yararlı olan şeker gibi. O halde hastaya, şeker tüketimini yalnızca miktar olarak azaltmasını değil, sık sık şeker kullanmaktan kaçınmasını ve yemeklerde şekerli besinler alımını kısmasını da önermek gerekir. Şekerde mineral ve vitamin bulunmadığı da unutulmamalıdır. İşlenmemiş şekerkamışmda bile çok az vitamin ve mineral vardır.

Buna paralel olarak, ağız bakımına özen gösterilmesi ve her yemekten sonra dişlerin fırçalan-masıyla bakteri birikiminin temizlenmesi gerekir. Bu 2 önlemin (şeker tüketiminin azaltılması ve özenli ağız bakımı) birleştirilmesi, çürüklerin oluşumunu engellemede büyük başarı sağlar.

İyileştirici tedavi

Bozunun evrim derecesine ya da evresine göre değişir. Bu arada, diş çürüğü tedavisinin elden geldiğince çabuk yapılması gerektiği unutulmamalıdır (özellikle çocuklardaki kalıcı dişler için). Yılda 2 kez sistemli olarak bir diş hekimine dişleri denetletmek, çürüklerin erken teşhisini ve böylece tedavisinin en iyi koşullarda yapılmasını sağlar. ‘

1. ve 2. derece çürükler

Genellikle, mine çürükleri (ya da 1. derece çürükler) ve fildişi tabakası çürükleri (ya da 2. derece çürükler) için tedavi, hastalığa yakalanmış dokuların kazınarak temizlenmesine dayanır. Temizlemeden sonra, boşluk, dolgu maddeleriyle (gümüş, taban dolgu maddesi, taş karışımı alaşımlar; altın; v.b.) doldurulmalıdır.

3. derece çürükler

Dişözüne ulaşan çürüklerde, dişözünü çıkartmak, yani kök kanallarının damar-sinir ağlarını çıkararak dişi «cansızlaştırmak» gerekir. Bu ameliyat 2 değişik biçimde uygulanabilir:

— yerel anestezi altında bir girişimle;

— dişözünü öldürerek ağrısız çıkarılmasını sağlayan arsenikli bir pansuman yerleştirildikten sonra uygulanan girişimle.

Bu girişimden sonra, kök kanallarını mikrop kırıcı macunla doldurmak gerekir.

Tedavinin bu evresi, genellikle bir röntgen filmi alınarak tamamlanır. İkinci bir evrede, çürük boşluğunun doldurulması, tıpkı yüzeysel çürüklerde olduğu gibi, daha önce belirttiğimiz dolgu maddeleriyle yapılır. Ama çürük, dişte büyük bir yıkıma yolaçmışsa, mutlaka kaplama (kuron) yapmak gerekir.

4. derece çürükler

Bu çürükler için, yani enfeksiyona uğramış dişler için, sorun daha da karmaşıktır; çünkü burada dişin çıkarılması tehlikesi belirmiştir. Gerçekten, uzmana başvurmakta çok gecikilmişse, dişin çıkarılması gerekir. Dişi koruma olanağı varsa, önce mutlaka uzun ve titiz bir enfeksiyon giderme işlemi uygulamak, sonra kök kanallarını ve temizlenmiş boşluğu doldurmak gerekir.

Erken tedavinin en uygun, en az ağrılı ve en kısa süren tedavi olduğu tartışılmaz bir gerçektir.

0 yorum: