Kan, 1,050 yoğunlukta, hafif alkali (pH’ı 7,40′-tır) ağdalı bir sıvıdır. Saydam değildir, rengi, oksijenlenme derecesine göre, parlak kırmızıdan siyaha yakm koyu kırmızıya kadar değişir. Kanın yaşam için vazgeçilmez olan bazı işlevleri vardır.
YAPISI
Kanın mikroskop altında incelenmesi, onun tam anlamıyla bir sıvı olmadığını gösterir: Kanın dokusal bir yapısı vardır; yani sıvı bir ortamda yüzen hücrelerden oluşur. Bu doku, hareketli olduğu için özel bir dokudur. Kan hücrelerine «biçimli öğeler» ya da «yuvarlar», sıvısına da «plazma» denir.
Plazma( kan suyu), organizmanın hücrelerinin tümünü saran doku sıvısıyla sürekli ilişki içindedir.
Zaten bu dokulararası sıvının, plazmanmkine oldukça benzer bir bileşimi vardır.
Görüldüğü gibi, kanın temel görevi açıkça ortaya çıkmaktadır: Yaşam için vazgeçilmez çeşitli öğeleri, kalp pompasından en uzakta bulunan bölgeler de dahil, organizmanın her yerine götürmek. Toplam kan hacmi, biçimli öğeler hacmi ile plazma hacmini içerir.
Biçimli öğeler hacminin toplam kan hacmine oranına «hematokrit» denir. Normal değeri 0,45′tir.
Toplam kan hacmi, organizmanın toplam ağırlığının 1/14′ü kadardır (70 kg’lık bir erkek için yaklaşık olarak 5 litre; yeni doğmuş bir bebek için 300 mililitre).
Toplam kan hacmini ölçmek için iki yöntem vardır: Birincisi, doğrudan doğruya bir ölçüm yapmaya.ikincisiyse, biçimli öğeler hacmini ya da plazma hacmini ölçerek, hematokrit yoluyla yalın bir orantı kurma aracılığıyla, toplam hacmi hesaplamaya dayanır.
Organizmada bir sıvının hacmini ölçmek için ilke şudur: Bir maddeden, bilinen bir miktar iğneyle verilir Ve bu madde bedene tam anlamıyla yayıldıktan sonra, alınan bir parça örnek üstünde aynı maddenin seyrelmiş miktarı ölçülür. Buna «seyreltme yöntemi» denir.
Uygulamada, toplam kan hacmini anlamak için kullanılan yöntemde önce, daha sonra tanıyabilmek amacıyla işaretlenecek belli miktarda alyuvar alınır; alyuvarları işaretlemenin en yalın yolu, üstlerine radyoaktif bir molekül bağlamaktır (çoğunlukla krom 51).
Daha sonra, kromla «işaretlenmiş» bu alyuvarlar, kanı incelenecek kişiye iğneyle verilir. Radyoaktif alyuvarların bedene dağılması tamamlanınca, bir mi kan alınır ve radyoaktivitesi ölçülür. Böylece, seyrelme, biçimli öğelerin hacminin hesaplanmasını sağlar. Hematokrit ve biçimli öğelerin hacmi bilinince, toplam kan hacmi hesaplanabilir.
ALYUVARLAR
Kanın biçimli öğelerinden alyuvarlar (eritrositler) normal kanda mm1 te 4 500 000-5 OOOOOO arasında bulunur. Alyuvar, ortası kenarlarına göre daha çukur, 7 mikron çapında ve biçim değiştirebilen yassı bir kan hücresidir. Bir mikron 1/1000 mm’ye eşittir ve yunanca |i harfi ile gösterilir. Erişkin ajyuvar son derece ilgi çekici bir hücredir; çünkü çekirdeği yoktur. Normal kanda «retikülosit» denen genç alyuvarlar da bulunur (mm”te 50 000 -100 000 kadar).
Bileşimi
Alyuvar, bir zar ile içeriğinden oluşur. Hücre zarının belirgin özelliği, esnek ve biçim değiştirebilir olmasıdır. Bu esneklik, alyuvarların kılcal damar çeperleri gibi çok küçük çaplı gözeneklerden ve kan damarlarının çaprazlaştığı yerlerden parçalanmadan geçebilmelerini sağlar. Zarın esnekliğini yitirmesi, alyuvarın direncini önemli ölçüde azaltır. Zar, yağsı maddelerden (lipitler) oluşur ve kan gruplarını belirleyen öğeleri üstünde taşıdığı için çok önemlidir. Filtre görevi yapan bu zar parçalanırsa, alyuvar ölür; buna alyuvarların yıkılması (hemoliz) denir. Alyuvarların içeriğinde ise, hemoglobinin yanısıra glikoz, potasyum, klor ve çeşitli enzimler bulunur.
Görevi
Alyuvarların temel görevi solunumla ilgilidir. Hemoglobin, özel yapısı sayesinde, oksijeni ve kar-bondiyoksidi sırasıyla hücre ve akciğerlere göndermek için tutar. Akciğerlerde, kirli kan karbondiyoksidini bırakır ve oksijen alır. Sonra bu oksijeni, organizmanın bütün hücrelerine dağıtır.
Kaynağı
Uzun kemiklerdeki, göğüs kemiğindeki ve omurlardaki kırmızı ilik (kemik özü), her gün yüz milyonlarca alyuvar üretir. Bu üretim için organizmaya B6, B12 vitaminleri, demir ve folik asit gereklidir.
Alyuvarların yıkımı (hemoliz)
120 günlük yaşamı olan alyuvarların, yıkılma yeri henüz tam olarak bilinmemektedir. Günümüze kadarki inanışın tersine, karaciğer ve dalağın bu yıkımda ancak ikincil bir rol oynadıkları sanılmaktadır. Alyuvar yıkıldığında, içindeki hemoglobin çevredeki sıvıda (plazma) dağılır. Parçalanan hemoglobin de sarı-kırmızı renkli bilirübini verir.
AKYUVARLAR
Akyuvarlar (lökositler), çekirdek çeperinin biçimine ve hücre plazmalarının boyanabilirliğine göre sınıflandırılır.
Akyuvarlar üç büyük gruba ayrılır: Parçalı çekirdekliler, lenfositler, monositler. Akyuvarlar normal kanda mm]’te 4000 -10 000 arasında bulunurlar.
Parçalı çekirdekliler
Çeperli bir çekirdek ve tanecikli bir hücre plaz-masıyla ayırdedilirler. Boyanma özelliklerine göre üç sınıfta toplanabilirler:
— akyuvarların yüzde 65-70′ini oluşturan ve boya maddelerinden pek etkilenmeyen nötrofiller;
— akyuvarların yüzde 1-2’sini oluşturan ve eyozin gibi kırmızı boya asitlerini alan eyozinofiUer;
— akyuvarların yüzde 0,5′ini oluşturan ve mavi baz boya maddelerini alan bazofiller.
Parçalı çekirdekliler, alyuvarların bir buçuk-iki katı büyüklüktedirler ve alyuvarlar gibi, kırmızı kemik iliğinde üretilirler.
Nötrofiller
Niteleyici bir fizyolojik özellikleri vardır: Hareket edebilirler (bu hareketler mikroskop altında gözlenebilir). Bu özellik sayesinde, organizmayı hastalıklara karşı korurlar; organizmaya giren yabancı maddelerle (sözgelimi mikroplarla) temas ettiklerinde, onları çevreleyerek yutarlar; buna, hücre yutarlığı (fagositoz) denir. Ayrıca nötrofillerin taneciklerinde bulunan enzimler, yutulan maddelerin sindirimini sağlar. Genellikle, bir enfeksiyon sırasında nötrofillerin kandaki sayısı artar.
Eyozinofiler
Görevleri henüz pek iyi bilinmemektedir. Bununla birlikte, alerji olaylarında ve asalakların yaptığı hastalıklarda rol oynadıkları söylenebilir.
Bazofiller
Bazofiller konusundaki bilgiler, sayılarının azlığı nedeniyle eyozinofillerden daha da azdır. Bilinen tek şey, taneciklerinde heparin ve histamin bulunduğudur; ama pıhtılaşmadaki rolleri bilinmemektedir.
Monositler
Normal kanda akyuvarların yüzde 3-9′u oranında bulunurlar. Alyuvarların 2-3 katı büyüklükte (15-20 mikron çapında) olan monositler, dolaşan kandaki en büyük öğelerdir. Öteki hücrelerin tersine, kırmızı ilikte değil, bütün organizmaya yayılmış bir doku tarafından üretilirler. Retikülum -endotel dokusu denen bu doku karaciğer, dalak ve bağdokusunu içerir. Monositler, ölü alyuvarlar ve organizmaya yabancı tanecikler (sözgelimi antijenler) gibi bazı maddeleri sindirme rolünü üstlenmişlerdir.
Lenfositler
Kanda akyuvarların yüzde 20-25′i oranında bulunurlar. Kanda ve yoğunluklarının kana göre 5-10 katı olduğu lenfte (akkan) dolaşırlar.
Boylarına göre üç çeşit lenfosit ayırdedilir: Küçükler; orta boylar; büyükler. Lenf dokusu bakımından zengin organlarda (lenf düğümleri, dalak, bademcikler) üretilirler. Antikor salgılanmasında çok önemli rol oynarlar.
— koruyucu öğelerin (antikor ya da globülinler) taşınması.
gama-
KAN PULCUKLARI
Dolaşan kandaki en küçük biçimli öğeler olan kan pulcukları (trombositler), mm”te 200 000 -400 000 arasında bulunurlar. Her birinin çapı 2-3 mikron kadardır, yani alyuvarlardan iki kat daha küçüktür.
Kırmızı ilikte üretilirler ve kan pıhtılaşmasıyla yakından ilgilidirler. Kanama durumunda damar ağzı çevresinde birikerek beyaz pıhtılar (trombüsler) oluşturur, sonra gerçek pıhtılaşma mekanizmasını etkilerler.
PLAZMA
Bileşimi
Plazma, 1000 gramında 900 gr su (yani plazmanın % 9O’ı sudur) ve 70 gr kadar kan proteinlerini (yani plazmanın % 7’si) taşıyan sarımsı bir sıvıdır. Yağ, şeker, ara ürünler, artık ürünler ve hormonları da içerir. Plazmanın yüzde 7-8′ini oluşturan proteinlerin miktarı, renk ölçümü yöntemleriyle ölçülür ve elektroforez yolu ile albümine (% 4 mgr), fibrinojene (% 0,3-0,4 mgr) ve alfa, beta, gamaglobülinlerine (% 3 mgr) ayrıştırılarak daha geniş biçimde incelenir. Gamaglobülinle-re antikor denir ve bağışıklık tepkimelerinde (reaksiyon) büyük rol oynayan bu gamaglobülinler, gene elektroforez yolu ile kendi aralarında G,M, D.A ve E olarak gruplandırılmışlardır.
Yağlar ya da lipitler (% 700 mgr), kolesterol (% 200 mgr), trigliserit (% 100 mgr) ve serbest yağ asitlerini (% 10 mgr) kapsar.
Şeker ya da glikozun şaşırtıcı derecede değişmez bir oranı vardır (% 80-100 mgr).
Artık ürünlerden üre (% 20-40 mgr) böbrekler tarafından dışarı atılır. Madensel tuzlar, özellikle sodyum klorür kapsar (% 500 mgr).
İçsalgı bezlerinin salgıladığı hormonlar önemli rol oynarlar. Serum, plazmanın, kanın pıhtılaşmasından sonra kalan bölümüdür; yani, plazma eksi ( —) pıhtılaşma sırasında harcanan pıhtılaşma öğeleri eşittir (=) Serum.
Görevleri
Plazmanın çok çeşitli görevleri vardır:
— organizmanın hücreleri için besi maddelerinin taşınması;
— artık maddelerin organizmayı temizleyici organlara (karaciğer, böbrek) taşınması;
— organizmanın çeşitli görevlerini düzenleyen öğelerin (hormonların) taşınması;
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder